Bütün büyük şehirlerin kaderidir bu diye düşünenler olabilir ama hayır, bu kadar değil. Böylesi değil. Bu insafsızlıktır, bilinçsiz bir açgözlülüktür. Bir gün birileri bu gidişata “Dur” diyemeyecek mi?
Gençlerin dünyanın öbür ucuyla iletişime girebildikleri halde, bire bir karşılıklı ilişkilerde son derece zor iletişim kurmaları size garip gelmiyor mu?
Yedinci Kıta, sanatı insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan olmayanlarla etkileşimini araştıran moleküler bir antropoloji olarak tanımlanıyor.
Şiddet gören eğitimsiz kadınlar, itaatkâr kızlar ve şiddete eğilimli erkekler yetiştiriyorlar. Ve de kızlarının şiddet görmesine üzülüyorlar ama gelinlerinin şiddet görmesinden hiç rahatsız olmuyorlar.
Dikkat ettiniz mi son yıllarda İstanbul’da evsizler nasıl da çoğaldı... Oraya buraya konuşlanan Suriyelileri saymıyorum, gerçek anlamda evsiz olup belki de yıllardır sokaklarda yaşayanlardan söz ediyorum.
Onunla yıllar önce bir meyhanede tanışmıştık. Bir gece muhabbetin ortasında, önüme bir kitap koydular, sevgili Vefa Zat’ın rakı adabı ve eski rakı markalarıyla ilgili bilgiler içeren bir kitabıydı. Şöyle bir karıştırınca sayfalarını Bilecik Rakısı çarptı gözüme.
Siz bu yazıyı okurken seçimler gerçekleşmiş, olan olmuş, biten bitmiş, seçilen seçilmiş olacak. Ama ben yazarken hâlâ seçim öncesi antipatik propaganda tantanaları devam etmekte.
Sevilen Patrik Mesrob Mutafyan’ın ruhu, 10 yıl süren ve onun gibi dinamik, onun gibi hayat dolu bir insana hiç yakışmayan amansız bir hastalıktan sonra özgürlüğüne kavuştu.